Sayfalar

31 Temmuz 2012 Salı

Beşiktaş'ta FEDA Edilen Nedir?


Beşiktaş büyük bir maddi sıkıntının altından ödeyebileceği kontratlar imzalayarak ve öz kaynakalara yönelerek kalkmak istedi. Oyunculardan indirime gidilmesi istendi ve bazı olumlu sonuçlar da alındı. Ancak bu politika ne kadar başarılı oldu? İşte sorunlar;

1)Ricardo Quaresma sorunsalı..

Samet Aybaba ve Beşiktaş yönetimi Quaresma'yı kadrodu düşünmediklerini açıkça belirttiler ve bu konuda kararlı bir duruş sergilediler. Ancak beklenen olmadı. Quaresma'ya teklifler yağmadı ve şu an Beşiktaş'ın elinde patlamış gibi. Eğer kadroya alınmayacaksa 2 sezon daha yıllık 3.75M Euro alacağı ödenecek ya da 7.35M Euro tazminatı ödenip kulüple ilişkisi kesilecek. 

FEDA senesinde hal böyleyken başka bir çözüm gerekmez mi? İşin ilginç tarafı geçen sezon ;  “Yokluğun ne olduğunu çok iyi bilirim. ücretimde indirime gitmeye hazırım" diyen Q7 ile hiçbir görüşme yapılmamış.

Onu da bırakın henüz Samet Aybaba , Quaresma ile oturup konuşmamış bile. Quaresma'ya Aybaba hakkında ne düşündüğü sorulduğunda kendisiyle tanışma fırsatı olmadığını söylemiş. Sadece yönetimsel değil insani zaafiyetlerde var açıkçası.

Çok açık bir yönetim zayifeti ve oynamayan oyuncuya FEDA olan milyon eurolar.. Sonuçta bu oyuncu bir marka , en kötü döneminde bile Portekiz Milli Takımına seçilebiiyor. Klası da tartışılmaz. İndirime de gideceğini söylüyor. Niye bu sezon Quaresma bu takıma liderlik edip FEDA senesinde takımı uçurmasın? Eğer illaki istemiyorsan , hadi hepsini geçtim bu oyuncuyu ligin ilk yarısında bi vitrin değeri oluşturup satılamaz mıydı?

2)Matias Escude mi? Hani öz kaynaklar?

Beşiktaş Egemen'e ödenecek 1.1M Euro'yu çok bularak yollarını ayırdı ve 32 yaşındaki Fransız stoper Escude ile 900.000 Euro'ya anlaştı. Sadece 200.000 Euroluk bir fark var. Ve sahada her şeyini Feda eden Egemen'in bu sene inanılmaz ateşleyici bir güç olacağı da aşikardı. 

Ayrıca öz kaynaklardan bahseden Beşiktaş'ın Ersan , Toraman , Sezer Özmen ,Furkan Şeker ve Atınç Nukan'ın olduğu stoper bloğunu bir yabancı getirmesi bu oyuncuların forma rekabetini zorlaştıracaktır. 

3) McGregor faciası..

Beşiktaş'ın kaleci sorunu mu varmış? Cenk Gönen'e ne oldu? Yıllık 1.2M Euro ödenerek alınan bir kaleci ve Cenk'in doğru düzgün kendini geliştiremeyeceği bir sezon... Ayrıca Cenk'in yeterli bir kaleci olduğunu  ve gelecek de çok daha iyi işler yapacağına inanıyorum. Eğer bir yabancı alınacaksa bu sınıf bir kaleci olmalıydı. Beşiktaş'ın kaleci sorunu sadece yedek kaleci sorunuydu bu da Rüştü ile bir sezon daha yola devam edilerek çözülebilirdi bu yola da başvurulmadı. FEDA dendi geçildi.

4) Basına yansıyan gönderilecekler listesi;

BONSERVİSİ İLE GÖNDERİLECEKLER: BERAT ÇETİNKAYA, RIDVAN ŞİMŞEK, SEZER ÖZMEN, FURKAN ŞEKER VE CANER TURP

KİRALIKLAR: TANJU KAYHAN, BURAK KAPLAN, MERTCAN DEMİRER VE ATINÇ NUKAN

Eee FEDA sezonunnda forma şansı bulması beklenen birçok oyuncu ile yolların ayrılması kararı verildi. Rıdvan , Sezer , Furkan , Tanju , Burak, Atınç... Bir tek Muhammed takımla devam edecek gibi görünüyor. Öz kaynaklardan pek de umduğu bulamadı sanırım Beşiktaş. Yine geçmiş sezonlara benzer bir görüntüde izleyeceğiz gibi geliyor Beşiktaş'ı..

Umarım her şey yoluna girer.

Abdullah Yavuz

Bir Melo'dur...


 Günlerdir bir Melo'dur aldı yürüdü.

Tweetleri ve hiç bitmeyen tatili ile bu yaz da adından söz ettirdi.

"Bu kadar peşinden koşulcak bir oyuncu mu?" sorusu da akla gelmiyor değil.

Evet Melo geçen sene çok iyi bir sezon geçirdi ve takımı ateşledi.Fakat burası Türkiye olduğundan biraz hızlı unutuyoruz: Ya da bu bizim yapımızda var. Süper Final gibi çok kritik bir yarışa sadece 1 hafta kala Riera'yı hastahenelik eden adam da Melo değil mi? Evet burası Türkiye, başarılıysan kimsenin umrunda değil karakterin.O gün bir karar verilip yola devam edildi. Ancak bu kadar peşinden koşulmasına hiç bir anlam veremiyorum.


Melo'ya ödenecek bonservis bedeliyle aynı ayarda oyuncular bulunabileceğini de düşünüyorum.( Alacakları ile birlikte 3 yıl için 30 Milyon Euro). Ayrıca Melo'nu yine bir krize yol açmayacağını kimse bilemez. Galatasaray taraftarı bilinçlidir yani en azından böyle olduğuna inanmak istiyorum. Melo ısrarla istenecek bir oyuncu değil en azından bu saygıyı hak etmiyor. Evet ben de isterim Melo'yu görmek ancak bu kadar üzerine düşülmemeli.

Çok Melo'lar gördü bu taraftar ;  havaalanında karşılanıp , küfürlerle uğurlanan...

Abdullah Yavuz

29 Temmuz 2012 Pazar

Sheva Bıraktı! İşte Yeni Mesleği!

Andriy Shevchenko kimdir?

Ukrayna futbolunun yetiştirdiği en büyük golcülerinden olan Sheva futbola Dinamo Kiev'de başladı. Burada geçirdiği 5 sezonda da Ukrayna Lig Şampiyonluğu yaşadı ve 2 kez gol kralı oldu. Bu parlak performansın ardından İtalya'nın köklü kulübü Milan'a transfer oldu. Burada attığı 24 golle bir kez daha gol krallığı sevinci yaşadı. 2004 yılında Avrupa'da yılın oyuncusu seçildi ve Ballon d'Or'u aldı. 

 

İtalya'da; 1 Serie A şampiyonluğu, 1 İtalya Kupası, 1 İtalya Süper Kupası, 1 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu, 1'de Süper Kupa zaferi yaşadı. İtalya liginde 6 sezonda 127 gol, toplamda ise Milan formasıyla 6 sezonda 296 maçta 173 gol attı. 2005/06 sezonun sonunda İngiltere'nin Chelsea takımına 31.000.000 sterlin ücretle transfer oldu. Ancak bekleneni veremedi , ardından Milan'a kiralandı. Son olarak Kiev'e geri döndü. EURO2012'de son kez sahne alarak futbolu bıraktı. 

 

Dinamo Kiev'in resmi sitesinden hayranlarına seslenen Sheva futbolu bıraktığını ve politikayla ilgilenmek istediğini açıkladı. 

 

5 güzel Sheva golü ile sizleri başbaşa bırakıyorum.


 

 

Abdullah Yavuz

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Ey Aziz Yıldırım!


Ey Aziz Yıldırım!

Elinde 1976 yılında yayınlanmış bir gazete yazısıyla ve yalnızca bir yazıyla Galatasaray’ı şikeyle suçlamasını trajikomik ve ahlaksızca buluyorum.  Daha yüzündeki pisliği temizlemeden karalama kampanyası başlatırcasına hiçbir delil mahiyeti taşımayan belgelerle(!) Galatasaray taraftarını kışkırtan tutumlarınızı sadece onursuzluk olarak değerlendiriyorum. Bu camiayı karalamak sizin şikeye, teşviğe ve binbir çeşit çete suçuna bulaşmış ellerinize düşmez , düşmeyecek de! Ayrıca aynı Hıncal Uluç’un 25 Temmuz 2011 günlü Sabah Gazetesi’nde'Fenerbahçe'ye çok yakın bir işadamı UEFA'ya 30 milyon dolarlık bağışta bulunmuş.' Diye bir yazısı da var bilgilerinize sunarım.

Kendi hakkınızdaki tapelere, balıklara , tarlalara cevap veremezken , sözde Galatasaray’ın kayıp milyon eurosunu araştırmak size düşmez. Bu paranın Rigobert Song’un alacakları için verildiği de Galatasaray yönetimi tarafından açıklanmıştır. Ayrıca Song da bu parayı aldığını kabul etmiştir. Yapılan incelemeler sonucu Galatasaray’a dair herhangi bir suç isnad edilmemiştir. Elinizdeki amigo mektubuyla adalet dağıtmak yerine , bu işin içinden onurluca çekilin o kirli ellerinizi bir daha Türk futboluna bulaştırmayın.

Ayrıca T.C İçişleri Bakanlığına ve Türk Polisine yönelik tehditkar ve bir o kadar küstah tutumunuzun nereden kaynaklandığı da merak konusu. Adeta Türk Polisini suçlu gibi gösteren tutumuzu , bir Türk vatandaşı olarak kınıyor aynayı kendinize çevirmenizi temenni ediyorum. Süper Finalin son maçında soyunma odalarına kadar inen başka takımın taraftarıymış gibi konuşmanızın altında “Polis, Fenerbahçe taraftarını kışkırtıyor” gibi komik ve küstahça bir söylemin olması sadece sizin gibi bir spor adamına yakışır. Tarih o maçı da , o olayları da yazacak sayın Aziz Yıldırım.

Siz elinizden geleni ardınıza koymayın Aziz Bey. HERKES yaptığının hesabını VE-RE-CEK! Eğer ispatlayabiliyorsanız ; kim yaptıysa bu şikeyi verin mahkemeye herkes cezasını çeksin. Ben bir Galatasaraylı olarak eğer takımım şike yapmışsa , bu işe bulaşmışsa cezasını SONUNA kadar çeksin. Şike yapan kimsenin yanında ya da arkasında değilim. Ancak kuyruğuna basılmış kedi gibi yoldan topladığınız belgelerle(!) kimseyi ama kimseyi suçlamaya zerre kadar hakkınız yoktur.

Saygılarımla

Abdullah Yavuz

27 Temmuz 2012 Cuma

Vicente del Bosque!

Hani onu ilk televizyonda gördüğüm de 7-8 yaşlarındaydım. Pek de garipsememiştim. Hani sokakta görebileceğiniz tipten bir insan, bıyıkları , gülümsemesi bizden biri gibi. Hatta biraz abartmak gerekirse Türklük de var :) Çizgili pijaması , atleti , elinde mangalıyla balkonda oturan amcaları andırıyor biraz da :) Tabi bu işin mizah kısmı. Kimdir Vicente del Bosque? Hadi bu sempatik adamı tanıyalım..

Futbolculuk kariyerine 16 yaşında R.Madrid alt yapısına seçilerek başlayan del Bosque birkaç yıl çeşitli kulüplerde kiralık oynadı. Ardından 1973'te R.Madrid A takımına yükselen del Bosque 11 sene eflatun beyazlı formayı giydi ve 5 lig şampiyonluğu yaşadı burada. Milli takımda da 18 kez formayı sırtına geçirdi. 33 yaşında formayı astı ve çok daha başarılı olacağı bir deneyime yelken açacaktı. Büyük başarılar dolu kariyere bir göz atalım.



Hayatın basamaklarını adım adım çıkan del Bosque teknik adımlıkta da pek acele etmedi. Real Madrid Castilla ile başlayan teknik adam 1994'e kadar çeşitli kademelerde Madrid ekibine hizmet etti. '94 yılından itibaren A takımın içinde bulunan del Bosque ikinci adamlık görevini yaptı. Ta ki 99-2000 sezonuna kadar. O artık tek yetkili isimdi. Raul , Guti , Casillas gibi isimleri takıma adapte etti.İlk sezon ligi 5.sırada tamamlasa da 2000-2001 Şampiyonlar ligini kazanarak ilk kupasını aldı. Bu sezon aynı zamanda lig kupasını da kaldırdı.

Artık Los Galacticos dönemiydi. Figo ve Zidane yüksek bonservis bedeliyle kadroya katılmıştı. Madrid'in 100.yılıydı. Ancak bir hayal kırıklığı ile sonuçlandı. 34.haftada liderlik kaybedildi ve lig 3. sırada tamamlandı. Copa del Rey kaybedildi. Ancak buna rağmen Leverkusen yenilerek Şampiyonlar Ligi kazanılmıştı.

Yıl 2002-2003. Artık Los Galacticos'un son hamlesi fenomen Ronaldo da takıma katılmıştı. Sezon başında Süper Kupa kazanıldı. Ardından Şampiyonlar liginde yarı final oynandı. Lig kazanıldı ve Real Madrid fırtına gibi oynuyordu. Başarılı geçen bu sezona rağmen del Bosque ile kontrat imzalamayan Perez kendi kuyusunu kazıyordu. Gerekçesi ise : " İsmi yeterince büyük değil".

Ardından Real Madrid 4 senede 4 teknik adam değiştirdi ve bu büyük bir sarsıntıydı.

Real Madrid'de geçirdiği dört sezon içinde Del Bosque, modern futbolun en başarılı dönemini geçirdi. Bu dönemde Real Madrid, iki UEFA Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu, iki kez de La Liga Şampiyonluğu, 1 kez İspanya Süper Kupası, 1 kez Avrupa Süper Kupası, 1 kez de Kıtalararası Kupa şampiyonluğu yaşadı.

Yıllar önce bizden biri olarak görüp sempati duyduğum del Bosque 2004-2005 sezonun başında Beşiktaş'ın başına geçti.Gerek beni , gerekse tüm futbolseverleri heyecanlandıran bir transfer hamlesiydi bu. Ardından onun gelmesiyle John Carew kadroya katıldı , hızlı bir transfer dönemi geçirildi. Ancak istenen sonuçlar bir türlü alınamadı.

 İşler pek yolunda gitmeyince yine kabahatli hoca oldu. 6 ay bile olmadan "Bu futboldan anlamıyor" , "Yeniköy kasabı" diyerek karga tulumba sepetlediler del Bosque'yi. İsmi Beşiktaş tarihine geçmese de aldığı 7.961.767 € tazminatla belki de Beşiktaş tarihine geçmişti.


 

2008 yılında Arogones bir başka faciaya yol açmak üzere Fenerbahçe'nin yolunu tutarken del Bosque'de İspanya Milli takımının başına geçiyordu. Formda İspanya takımına altın dönemini yaşatmak görevini üstlenmişti. Ve herşey beklendiği gibi gelişti. İspanya hem Dünya Kupasını , hem 2012 Avrupa şampiyonasını kazandı. Adeta Perez'e nispet yaparcasına. Tarihin en büyük vefasızlığı cevap verircesine. 

Dünya Kupası , Avrupa Kupası , Şampiyonlar Ligi , Süper Kupa , La Liga Şampiyonluğu... gibi sayısız başarılara imza attı ve o artık bir fenomen.



                                                         Abdullah Yavuz


Futbolu Yönetmek!

Uzun bir aranın ardından değinmek istediğim temel bir konuyla yayın hayatımıza başlayalım.

Türk futbolu büyük bir çalkantıdan çıkmış ve insanlar '3 Temmuz' silsilesinden sıkılmışken ; yöneticilerin ilginç söylemlerle karşımıza çıkması pek de çekilir cinsten değil. Bu konu da başı çekenlerin başında da Fikret Orman geliyor sanırım. Hani futbol maçlarındaki topun sahibi çocuk kadar ukala tavırları pek de sempatik değil sanırım. Beşiktaş taraftarının hoşuna gidiyor olabilir ancak kendini seçen insanlara da pek saygı göstermediği de ortada. "Biz de hata olur yanlış olmaz" gibi kabarık ancak işi boş söylemlerden uzaklaşıp bulunduğun yerin hakkını vermesini diliyorum.

Bu konu da Süleyman Hurma beyefendi ve Kayseri yönetimi de dikkatleri üzerine çekiyor. Hurma her transfer döneminde ilginç bir pazarlama tekniğiyle istediğini alsa da kendisinin pek de sevimli olduğu söylenemez. Onun "SAT-MI-YO-RUZ" açıklamalarından sıkılan krampon.net takipçileri : "Kombine almak isteyen Kayserispor taraftarları yönetimin hışmına uğradı: SAT-MI-YO-RUZ !" diyerek bizleri biraz olsun güldürdü :) Futbola sadece ticaret mantığıyla bakmak pek de yakışık almıyor bu çağda.

Yönetim konusunda bir taş da Trabzonspor'a... Kontrat yapma , sözleşme yenileme , oyuncuları kulüpte tutma gibi konulardaki zafiyetlerini bir kenara bırakıp her gidenin arkasından sallamayı prensip haline getiren Sadri Şener de bu konu da başı çekenlerden. İnsan dönüp kendine bakmaz mı? Yılların eskitemediği Galatasaray-Trabzonspor ilişkisini bitirmek sana mı düşer be adam? Daha dikkatli davranmalı, basına açıklama yapmak yerine kulübyle ilgilense daha başarılı olacağından herkes emin.

Bunlar daha birkaç örnek , niceleri yazılabilir elbette. Ancak benden bu kadar. Umarım bütün yazı bu türden açıklamalarla geçirmeyiz ve keyifle futbol konuşuruz.
                                                                                                       
                                                                                                                            Abdullah Yavuz

Miras Değil John Terry Geri Dönüyor!

Uzun bir aranın ardından blogumuz tekrar yayın hayatına devam ediyor! Ben de yeni bir soluk ve heyecanla yazmaya ; umarım sizler de takip etmeye devam edersiniz. Güzel sohbetler dileğiyle.. :)